“Hayata bırakacağınız tebessümler ve başarılar kalıcı olacaktır.” diyen iş insanı, yönetici ve Sivasspor eski asbaşkanı Serkan Aydın, eğitim sektöründeki yenilikçi ve ileri görüşlü hareketleriyle fark yaratıyor. Bu alandaki yeni girişimi olan Monte Bia Okulları ile, yabancı dil öğrenerek akademik başarıya ulaşıp kendilerini mutlu edecek alanı seçen öğrenciler yetiştirmeyi hedefleyen Aydın, hayatındaki dönüm noktalarını, başarılarını, projelerini ve felsefesini MAG Okurlarına anlatıyor.
SPOT:Bir eğitim kurumunun ebedi yaşayabilmesi için vakıflaşması kaçınılmazdır.
SPOT:Beni mutlu edecek şeyler için imkânlarımı sonuna kadar kullanırım ve asla tasarruf etmem.
SPOT:Hayatta en büyük zenginlik mutluluktur.
SPOT:Hayata bırakacağınız tebessümler ve başarılar kalıcı olacaktır.
Oldukça başarılı bir yönetici ve iş insanısınız; pek çok projede yer alıp adınızdan söz ettirdiğiniz işler gerçekleştirdiniz. Sizi sizden dinleyebilir miyiz? Çocukluğunuz, gençliğiniz, eğitimleriniz hakkında kendinizden biraz bahseder misiniz?
Ben gecekondu mahallesinde büyümüş, bulunduğumuz mahallenin zengin ve şımarık çocuğuydum. Ailenin en küçük çocuğu olmanın avantajlarını yaşadım. Yirmi dört yaşına kadar çok gezdim. O yaşta yaşadığımız bir sıkıntı ile bir anda kendimi işlerimizin merkezinde buldum. Bize bu sıkıntıyı yaşatan kişiye hep saygı ve minnet duydum, çünkü o günleri yaşamasaydım bugün bir başarı hikâyem olmayacaktı. İki defa üniversiteyi yarım bıraktım; kırk yaşında tekrar üniversite sınavına girdim, şimdi Bilgi Üniversitesi Kültür ve Sanat Yönetimi öğrencisiyim.
Hayatımdaki dönüm noktası burada bitmedi. Üç defa kanser vakası atlattım, hepsinden başarı ile çıktım, mücadeleci ruhum ve başarısızlığa tahammülümün olmamasının zaferini yaşadım. Her canlının ölümü, hayatın kaçınılmaz gerçeğidir. Bu süreçte şairin şu sözleri çınladı kulaklarımda: “Dünya dediğiniz, abiler, aha benim şu yüreğim kadar. Abiler, hayat dediğiniz, ne kadar gülebiliyorsak o kadar.” Kısacası, hayata bırakacağınız tebessümler ve başarılar kalıcı olacaktır.
Bulunduğunuz noktaya gelene kadar hangi yollardan geçtiniz? Tecrübelerinizi paylaşır mısınız?
Yirmi dört yaşındayken yaşadığımız bazı sıkıntıların sonucunda ülkenin önde gelen firmalarının birinden iş istemeye gittim. Oradan çıktığımda büyük bir şaşkınlık içindeydim, çünkü görüştüğüm firmanın tüm yetkililerinden daha akıllı ve zeki olduğumu düşünüyordum. O gün bir aydınlanma yaşadım. Patronluk bir meslek dalıymış, söylediğim yanlış anlaşılsın istemem; fakat patronluğun birinci kuralı aptallıktan geçiyormuş, bunu o gün öğrendim ve o günden sonra hiçbir işi bilmediğimi bilip “aptal” olmayı tercih ettim. 2022 sonlarında yüzün üzerinde kurduğum aile şirketlerimizle yollarımı ayırdım ve yeni bir maceraya atıldım. Bu heyecanı çok özlemişim. Açıkçası yeniden ve sıfırdan başlamanın keyfini yaşıyorum. Bu yıl yaptığım girişimlerle yeni bir marka oluşturuyorum. Beş yıl içerisinde, eğitim sektöründe oluşturacağım bu markayla Türkiye’nin lideri olmayı, yurt dışında da saygınlık kazanacak eğitim kurumlarına sahip olmayı hedefliyorum.
Yakın zamanda bir eğitim kurumuna öncülük etmeye başladınız. Monte Bia Okullarından biraz bahseder misiniz? Bu kararınızda etkili olan motivasyonlarınız nelerdi?
Bu kararımdaki en büyük motivasyonum çocuklarımdı. Üç kız babasıyım. Çocuklarımdan en küçüğü okul öncesine, ortanca kızım ilkokula, büyük kızım da sekizinci sınıfa gidiyor. Ankara’da bir okul markasının şubesine ortak oldum. Bu süreçte, hem veli hem okul işletmecisi olarak, gördüğüm olumsuzluklar beni bu alanda olmaya yönlendirdi. Bir ülkenin geleceğini eğitim belirler, ben de bu duyguyla eşsiz ülkemin geleceğine bir iz bırakmak istedim.
Monte Bia Okullarının ayrıcalıkları neler? Öğrencilerine ve velilerine neler vadediyor? Gayeniz nedir?
Akademik başarı her okulun hedeflerindeki olmazsa olmazıdır. Bunun adı öğretimdir. Teknoloji hayatımıza girmeden önce eğitimi ailemizden ve sokaktan alıyorduk. Bugün; paylaşmayı, istişare etmeyi, hayata karşı mücadele vermeyi bilmeyen bir nesil yetişiyor. Bilimi, sanatı ve sporu bilen çocuklar bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Oysa hem yabancı dili öğrenip hem akademik başarıya ulaşıp hem de kendilerini mutlu edecek alanı seçip bu konuda kendilerini geliştirebilirler. Mesela on sekiz yaşında mezun olan bir birey artık sporcu olabilir mi? Erken yaşta müzik kulağı gelişen ve bu alanda var olmak isteyen bir bireyin on sekiz yaşına kadar bu eğitimleri alması hedeflerine ulaşmakta kolaylık sağlamaz mı? Akademik başarılarının yanında bu tip yetenekler erken yaşta tespit edilip bu alanlarda da hedeflerine ulaşmaları sağlanabilir. Bu zamana kadar bunların uygulanamamasının ve yapılamamasının en büyük nedeni mali koşullardır. Ben de bu konuyu göğüsleyebileceğimi düşünerek yeni bir model oluşturmak ve eğitimini her alanda tamamlamış çocuklar yetiştirmek için bir yola çıktım. Bir ekip kurduk ve bu ekip benim heyecanımı zirveye taşıdı. Hayallerimizi gerçekleştirebileceğimizi gördüğüm zaman çocuksu bir mutluluk yaşadığımı hissettim. Ekibimle aynı hisleri, heyecanı ve mutluluğu paylaşıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerin başarıyı getireceğinden eminim; ama şunu da unutmamak gerekiyor ki bireysel başarılar geçicidir. Bir kurumun yaşayabilmesi ve sürdürülebilir olması için profesyonelleşmesi gerekir. Dolayısıyla bu eğitim kurumunun ebedi yaşayabilmesi için vakıflaşması kaçınılmazdır. Ben de bu minvalle babamın adına bir vakıf oluşturup bu kurumun, oluşturduğum vakıf tarafından yönetilmesini sağlayacağım. Kurumun getirisinin de bir kısmını vakfa bağışlayarak bu vakıf sayesinde Türkiye genelinde ihtiyaç duyan birçok çocuğun eğitim almasını sağlayacağız.
Peki, spor alanında yeni projeleriniz olacak mı?
Spor ve sanat benim hayatımın büyük bir parçası. Sivasspor’da asbaşkanlık yaptım. Spor camiasıyla muazzam bir ilişkim var. Dolayısıyla oradan edindiğim bilgi ve tecrübelerimden tüm öğrencilerimizin de faydalanmalarını sağlayacağım. Satın almak için girişimlerde bulunduğum birkaç kulüp oldu, bu arzum halen devam ediyor. Bu girişimler olumlu sonuçlanmasa bile okullarımızın adıyla da farklı branşlarda profesyonelleşmeyi hedefliyorum. Spor her insan için önemli bir detay. Hem hobi yönünden hem sağlık yönünden çok önemli. Çocuklar bu alanda profesyonelleştiği taktirde belki de tüm hayatı boyunca bununla yaşayacaklar. Günümüz koşullarında spor bir endüstri haline gelmiş durumda. Sporun farklı dallarında başarılı olan öğrencilerle özel ilgilenip onları mezun ettiğimizde bir yerlere gelebilmeleri için tüm gayreti göstereceğimden emin olabilirler. Bununla ilgili de bir akademi kurulumuz var. Profesyonel ve işinin ehli insanlarla birlikte, onları hayallerine kavuşturacağımızı düşünüyorum.
Siz Sivasspor’dayken kulüp tarihinde ilk kez kupa sevinci yaşamış ve yaşatmıştınız. Yeniden başkan olma yolunda biradımınız olacak mı?
Sivasspor öncesinde bir İstanbul takımının fanatik taraftarıydım. Sivasspor’a yönetici olmamla birlikte diğer kulüplere karşı en ufak bir sempatim kalmadı. Spor camiasının acı gerçeklerini orada yaşadım ve gördüm. Bana göre her birey bulunduğu şehrin takımını desteklemeli, bunun bir kültür olduğu doğru anlatılmalıdır. Sivasspor’a olan desteğim hiçbir zaman bitmeyecek. Şu an için geri dönmek gibi bir düşüncem söz konusu değil; lakin üzerime bir görev düşerse de seve seve yaparım. Sivasspor sahipsiz değildir, sahipsiz kalmayacaktır.
Hâlihazırda devam eden iş birlikleriniz ve yeni projelerinizden biraz bahseder misiniz?
Halihazırda üç okulla ortaklığım söz konusu. Okul için bir arsa satın aldım, altı tane okulla da görüşmelerim devam ediyor. Beş yıl içerisinde, Monte Bia için minimum on okul açmayı hedefliyorum.
Akredite okulların da ekleneceğini düşünecek olursak, hedefimiz bu alanda çok büyük. Otelcilikle alakalı; ilk otelim Holiday Inn Express Airport Ankara oldu. Orada bu işi bilen ortaklarım var, beş yıl içerisinde turizm alanında da on otel yapmayı düşünüyoruz. Sağlık sektörü, inşaat ve bankacılıkla ilgili de girişimlerim söz konusu ama bunlardan bahsetmek için henüz erken.
Bir gününüz nasıl geçiyor? Güne nasıl başlayıp günü nasıl bitiriyorsunuz?
Ben günü çok uzun yaşayanlardanım. Uykuyu çok sevmeme rağmen yirmi saat ayakta kalarak hayatımı idame ettiriyorum, üç dört saat uyku ile idare etmeye çalışıyorum. Aslına bakarsak bunun çok sağlıklı olduğunu söyleyemeyeceğim, bu durum ciddi sağlık problemlerini de yanında getirebiliyor. Gündüz mecburi mesai saatinde halledilmesi gereken işlerimi yapıyorum, gece ise iş geliştirme ve yeni projeler üretmeye yönelik girişimlerde bulunuyorum. Yeni yapacağım işlerin görüşmelerini gece yapmayı tercih ediyorum, çünkü daha iyi odaklanıyorum, telefonum daha az çalıyor ve daha fazla müsait zaman buluyorum.
İşten geriye kalan zamanda keyif alarak yaptığınız aktiviteler neler?
Futbol maçlarının birçoğunu kaçırmamaya özen gösteriyorum yurt içi ve yurt dışı birçok maçı takip ediyorum. Lezzetli yemek yemeye bayılırım, nerede olduğunun bir önemi yok, yeter ki lezzetli olsun. Kızlarımla vakit geçirmekten çok büyük keyif alıyorum. Aktivitelerimi onlarla yapmaya özen gösteriyorum. Birçok şeyle alakalı koleksiyonlarım mevcut onları geliştirmek ve büyütmek hoşuma gidiyor.
Sanat sizin için ne ifade ediyor? İlgilendiğiniz bir sanat dalı var mı?
Sanat benim hayatımın vazgeçilmezi. Sanat çok geniş bir kavram ve ben sanatın birçok alanıyla ilgileniyorum. Tablo, heykel koleksiyoneriyim ve bu benim en büyük merakım. Sanat konuşulmaya başlandığı anda bende bütün konular kapanır. Tablolara olan ilgim tartışılmaz. Bir de müzik yönüm var; kendi bestelerim mevcut, farklı sanatçılar tarafından seslendirilen eserlere sahibim. Ayrıca kendim de on şarkılık bir kayıt yaptım, zamanı geldikçe kendi şarkılarımı kendi sesimle piyasaya çıkarmayı düşünüyorum. Saatlerce şarkı söyleyebilirim. Aynı zamanda sinema ve reklam filmi yapımcılığı da yapmaktayım. Beni hayata karşı motive eden şeylerin başında geliyor sanat. Başarılı bir eser ve tablo görünce ruhumu teslim ediyorum sanki. Sanatın hayatımın içindeki yeri bambaşka. Çocuklarıma ve öğrencilere de bunu aşılamayı çok istiyorum. Sanatı bilmeyen bir toplum her daim eksik kalmaya mahkûmdur; çünkü sanat, hayatınızdaki her şeye bakış açısını değiştiren bir olgudur. Sanat her durumda insana bir anlam ve mana kazandırır. Bu da insanlara hoşgörü ve anlayışlı olmayı öğretir. Bu yüzden de sanatsız bir toplum eksik toplumdur.
Size huzur veren bir yer söyleyecek olsanız bu neresi olurdu?
Bunu bir yer olarak söyleyecek olursam, son günlerde eğitime girmemle birlikte Bolu Mudurnu’da Anakamp’ı keşfettim, Anakamp bir eğitim köyüdür. Şehirden, hayattan uzak; dingin, sakin, müthiş bir yer. Lüks yok, şatafat yok; mütevazı bir hayat ve yaşam var. Böyle yerler bana hep huzur vermiştir; ama asıl huzur vicdandır, kalbiniz ve vicdanınız rahatsa size her yer huzurdur.
Hayat felsefeniz nedir? Bir mottonuz var mı?
“Yalnızca ölü balıklar hayatı akışına bırakır.” Benim hayat felsefem budur. Asla, bir şeyi “Akışına bırak!” diyenlerden olmadım.
Allah uçak kazası vermesin, gerisini biz hallederiz. Ayağım sağlıklı şekilde karaya basıyorsa, her şeyin bir çözümü vardır benim için.
Hayatta en büyük zenginlik mutluluktur. Beni mutlu edecek şeyler için imkânlarımı sonuna kadar kullanırım ve asla tasarruf etmem. Bu konularda beni herkes böyle tanır. Arap şeyhlerini, çocuklarını “Neden biz bu kadar ‘fakiriz’…” diye ağlatırım. Bu söylemim savurganlık olarak algılanabilir; lakin mutluluğun ve huzurun bedeli olmaz. Bu benim için çok önemli bir mottodur.
Mutlu olduğunuz şeyler için limitsiz olun.