Bazı medya kuruluşlarında partimizin kurucu bileşenlerinden olduğu Sosyalist Güç Birliği’nin ya da onun içinde yer alan bazı partilerin Emek ve Özgürlük İttifakı’na katılacağı doğrultusunda haberler çıkmaktadır.
Sosyalist Güç Birliği, tarihsel değeri olan ilkeleri savunarak ortaya çıkmış, kendisini seçim dönemiyle sınırlamamış ve sosyalist hareketin düzen siyasetinden bağımsız bir güç olması gerektiği düşüncesiyle hareket etmiştir.
Kuruluş sürecinde anti-emperyalizmin, laiklik savunusunun ve planlı-kamucu bir ekonominin altını çizen Sosyalist Güç Birliği, bu ilkeleri gerçekten savunan bütün siyasi oluşumları birlikte hareket etmeye çağırmıştır.
Bağımsız, egemen, laik bir ülke ve devletçi-planlı bir ekonomiye dayalı eşitlikçi bir toplumsal düzen hedefi seçim dönemlerinde unutulacak, bir kenara konacak ayrıntılar değildir. Tersine halkın politik duyarlılığının arttığı seçim dönemlerinde en fazla ihtiyacımız olan bütün bu değerlerin savunulmasıdır.
Bu anlamda bu değerleri temsil etme yükümlülüğü olan sol-sosyalist güçlerin yoğun bir biçimde seçim aritmetiği ve milletvekili hesaplarıyla gündeme gelmesi yakışıksız bir durumdur.
12 Eylül faşizminin ürünü olan seçim barajını delmek için yollar aramak elbette mümkündür. Bununla birlikte, Türkiye’de sosyalizmin önündeki engelleri kalıcı bir biçimde aşmanın biricik yolu olan örgütlü halk hareketini ve devrimci ilkelerimizi önemsizleştiren yaklaşımlardan uzak durmak gerektiği de ortadadır.
Türkiye Komünist Partisi, geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin bütün sol-sosyalist-komünist güçlerini emperyalizme, gericiliğe ve sömürüye karşı güçlü ve bağımsız bir seçim ittifakı oluşturmaya çağırmış ve bu ittifakın yalnızca seçim barajını değil toplumsal algıdaki birçok engeli de ortadan kaldıracak büyük bir enerji yaratacağını açıklamıştır.
Bu çağrının istenen sonucu vermemesinin temel nedeni HDP’ye ilişkin değerlendirme farklılıklarıdır. Çok bileşenli bir yapıya sahip olan bu partinin NATO, Avrupa Birliği, emperyalizmin bölgesel planları, tarikat ve cemaatler, TÜSİAD sermayesi ve benzeri konulara dair ve ülkemizin en hassas ve kritik tarihsel dönemi olan 1919-1924 yıllarına dönük yaklaşımı TKP açısından bir siyasal işbirliğini olanaksızlaştıran içeriktedir.
AKP iktidarının HDP’ye dönük hukuksuz ve zaman zaman şantaj kokan saldırganlığı; bu saldırganlık ve zorbalığın ortaya çıkardığı dayanışma sorumluluğu, sözünü ettiğimiz siyasi ayrımları ortadan kaldırmıyor.
Türkiye Komünist Partisi, içeriksiz, kişiselleştirilmiş, program ve ilkelerin bir kenara konduğu ve seçim hesaplarının belirlediği bir siyaset kültürünü reddetmektedir.
Buna ek olarak, HDP ya da başka bir partinin seçmeninin oy potansiyelinden yararlanarak milletvekili elde etmeyi TKP siyasi etik açısından yanlış bulmakta ve en başta o partilerin seçmenine saygısızlık olarak görmektedir.
Partimiz Türkiye’nin bazı bölgelerinde seçimlere katılmamayı da içeren bir alan paylaşımını zaten kategorik olarak reddetmektedir.
Temel hak ve özgürlüklere aykırı seçim barajını, partilerin farklılık ve bağımsızlıklarını koruyarak aşacak bir “seçim ittifakı”nın yaratılması içinse ne bir zaman ne de bir zemin bulunmaktadır.
TKP Türkiye’nin bütün kentlerinde ve seçim bölgelerinde milletvekili seçimlerine katılacaktır.
Partimize dönük son dönemde ortaya çıkan yaygın ilgiyi ve aramıza katılan binlerce TKP gönüllüsünün enerjisini seçimlerde Türkiye’de aydınlığın, yurtseverliğin, Cumhuriyetçiliğin, Sosyalizmin tarihsel bir sıçrama yapması için değerlendireceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.